Polen Alerjileri
Polenler rüzgar akımlarının etkisi ile uzun mesafelere taşınabilen ve atmosferde yer alan dış ortam alerjenleridir.Mevsimsel alerjenler olarak nitelendirilmekle birlikte havada uzun süre asılı kalabilmeleri nedeniyle yıl boyunca etkili olabilirler.
Halk arasında “çiçek tozları” olarak da bilinen polenlerin kaynağını ağaç, çayır ve otsu bitkilerin çiçekleri oluşturmaktadır. Bunlar solunum yolu ile vücudumuza girerek kişilerin duyarlanmasına neden olan en önemli antijenlerdir.
Polenlerin neden olduğu alerjik hastalıklara günümüzde giderek daha fazla rastlanmaktadır.Havada çok sayıda, yaygın olarak bulunmaları ve bunlara karşı önlem alınmasının güçlüğü nedeniyle polenler, diğer alerjenlere göre daha fazla risk ve önem taşımaktadır.
Polen alerjisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunudur.
Ülkemiz iklim özellikleri ve coğrafi yapısı itibarıyla oldukça zengin bitki örtüsüne sahiptir.Son verilere göre ülkemizde 10.000 çeşit bitki türünün olduğu ve bunlardan çoğunun alerjik özelliklere sahip olduğu bilinmektedir.
Polenler tohumlu bitkilerin değişik morfolojik yapılar gösteren çiçeklerinde bulunurlar.
Olgunlaşan polenler, polen keselerinin açılması ile rüzgar, böcekler, kuşlar, yarasalar ve su aracılığı ile bitkilerin dişi organlarına giderken atmosfere de dağılırlar ve alerjik reaksiyona sebep olurlar. Rüzgar ile tozlaşan bitkiler üremelerini garanti altına almak için çok sayıda polen üretirler. Böceklerle tozlaşan bitkiler ise güzel,renkli ve gösterişli oldukları için böcekleri kendilerine çekebilirler. Bunlar rüzgarla tozlaşanlara göre daha az polen üretirler.
Her bir polenin alerjenik etkisi şiddet ve etkinlik açısından farklılık göstermekte ve her bitkinin tozlaşma dönemi de farklı olabilmektedir. Genellikle ağaçlar için polen dönemi erken ilkbahar (Mart Nisan), çayır polenleri için Nisan Haziran , ot polenleri için ise Ağustos ve Eylül aylarıdır.
Havadaki polen miktarı meteorolojik şartlarla yakından ilgilidir polen sayıları soğuk yağmurlu günlerde düşük, sıcak ve kuru havalarda ise günün erken saatlerinde yüksek düzeyde bulunmaktadırlar. Atmosferdeki polen miktar ve cinsleri özel cihazlar kullanarak saptanabilir.Bunların sonuçları ile aylık ve yıllık polen takvimleri hazırlanır.
Genetik ve çevresel faktörler, hava kirliliği ,dünya iklimindeki değişim özellikle küresel ısınma polen alerjilerini etkileyen durumlrdır. Polenlerin solunan hava yoluyla alınması ile gelişen polen alerjileri genelde alerjik rinokonjunktivit ve astım bulguları ile karşımıza çıkar. Alerjik rinitte hapşırık nöbetleri, burun akıntısı-tıkanıklığı, göz, burun, kulak ve boğazda kaşıntı, gözlerde sulanma, batma, yanma, şişme kızarıklık gibi belirtiler ortaya çıkar. Sinüzit, nazal polip, otit gelişme riski artar.
Ayrıca alerjenler küçük toz partikülleri halinde bronşlara ulaşarak astıma neden olur.
Hastalar bu dönemde öksürük, hırıltı, hışıltı, nefes darlığı ve göğüste tıkanıklık yakınmaları ile hekime başvururlar. Bunların yanı sıra polen alerjili kişilerin %40’nda bazı taze sebze ve meyvelerin içerdiği alerjenlere karşı da duyarlılık gelişebilmektedir. Bu kişiler kaşıntı, dil ve dudakta şişme, boğazda sıkışma hissi tanımlarlar. Oral alerji sendromu olarak bilinen tablo polen ve besin içinde bulunan alerjenler arasındaki benzerlikten kaynaklanır. Ayrıca ürtiker ,egzama gibi alerjik deri hastalıkları da astım ve rinite eşlik edebilir.
Polen alerjilerinin tanısında hastadan alınan ayrıntılı öykü çok önemlidir. Tanıyı desteklemek amacıyla allerji deri testleri, total ve spesifik serum IgE düzeyi tayinleri yapılabilir. Alerjenlerden korunma, ilaç tedavisi ve allerjen spesifik immünoterapi (allerji aşısı) polen alerjilerinin tedavisinde ana prensiplerdir.