Beyin Tümörleri

Vücut çok çeşitli, ayrı ayrı görevleri olan hücrelerden yapılmıştır. Bu hücrelerin çok büyük bir kısmı hayatımız boyunca büyür ve ölürler. Ölenlerin yerine diğer hücrelerin bölünmesi ile yenileri gelir. Bu şekilde vücudun sağlıklı kalması ve görevlerini doğru şekilde yapması sağlanır. Hücrelerin yenilenirken bölünmeleri milyonlarca yıllık evrim sonucunda çok sıkı kurallara bağlanmıştır ve çoğu zaman bir insanın hayatı boyunca sorunsuzca işlemektedir. Ancak hastalıklar, kalıtımsal etkenler ve vücudun çevreden maruz kaldığı etkenler sonucunda hücrelerin doğru fonksiyon görmesi bozulur ve hücreler büyüme kontrolünü kaybederek çok sık, hızlı ve olması gerekenden fazla sayıda bölünmeye başlarlar. Bu bozuk hücreler tümör denilen yanlış çalışan hücre topluluklarını oluştururlar. Aynı durum beyin ve sinir sisteminin diğer hücreleri içinde geçerlidir. Her yıl yaklaşık 16.000 insanda beyin tümörü saptanmaktadır.

Tümörler iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign) olarak iki ana guruba ayrılırlar.

İyi huylu tümörler kanser hücreleri içermeyen gruptur. Genellikle çıkartılabilirler, tekrarlamazlar ve etraftaki normal çalışan dokulara yayılıp onların fonksiyonlarını bozmazlar. İyi huylu beyin tümörlerinin iyi sınırları vardır ve cerrahi ile çıkartılabilirler. Ancak beyin içindeki diğer normal dokulara bası yaparak onların normal çalışmasını engelleyebilirler.

         

Kötü huylu beyin tümörleri kanser hücreleri içermektedir. Hayatı tehdit ederler. Hızlı büyürler ve etraf normal dokulara yayılarak onların fonksiyon görmesini de engellerler. Genellikle tıpkı ağaçlar gibi etrafa kök salarak beslenmeleri için gerekli olan maddeleri sağlıklı beyin dokusundan çalarak ayakta kalırlar.

      

Santral sinir sitemi, özellikle de beyin çok sıkı korunan kapalı bir kutunun (kafatası) içinde olduğundan basınç değişikliklerine çok hassastır. Bu nedenle bazı iyi huylu tümörler de kanser hücresi içermemelerine rağmen önemli yapılara baskı yaparak hayati tehlikeye neden olabilirler.

Beyin dokusundan kaynaklanan tümörlere birincil (primer) beyin tümörü denilir. İkincil (sekonder) beyin tümörü ise beyin dışı bir kanserin beyne yayılması ile oluşur. Beyin tümörleri kaynak aldıkları dokunun tipine göre adlandırılırlar. En sık görülen birincil beyin tümörü gliomlardır. Bunlar beynin sinir dışı destek hücrelerinden kaynaklanır.

Beyin tümörlerinde tanı:

Tanıda öncelikle iyi bir fizik muayene ve nörolojik muayene esastır. Diğer yöntemler;

  1. Bilgisayarlı tomografi (BT)
  2. Magnetik rezonans tetkiki (MR)
  3. Anjiografi
  4. BOS (Beyin omurilik sıvısı) incelemesinden
  5. Biyopsi                                                                

Beyin Tümörlerinin Tedavisi

Tedavi seçimini etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar tipi, yerleşim yeri, büyüklüğü ve hastanın durumudur. Çocuklar ve erişkinlerdeki seçenekler birbirinden farklıdır. Her hasta için ona özgü bir tedavi planı seçilir.

Beyin tümörleri cerrahi, radyasyon ve ilaçla tedavi edilebilirler. Hastanın ihtiyaçlarına göre birçok yöntem bir arada kullanılabilir. Hastanın tedavisi genellikle bir ekip tarafından yürütülür. Bu ekipte beyin cerrahı, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu bulunur. Bunların yanı sıra fizik tedavi uzmanı ve konuşma terapisti de ekibe katılabilir.

Birçok beyin tümöründe cerrahi ilk tedavi seçeneğidir. Mümkünse cerrah tümörün tamamını çıkartır. Ancak eğer etraf sağlam dokuya zarar vermeden tümörün tamamı çıkartılamıyorsa doktor tümörün mümkün olan kısmını çıkartır. Kısmi çıkarma kafa içi basıncını azaltacağı için hastanın şikâyetlerinin azalmasına ve radyasyon veya ilaçla hedeflenecek tümör dokusunun azalmasına yardımcı olur.

Bazı vakalarda tümör çıkartılamaz. Böyle durumlarda cerrah sadece biyopsi yapar ve tümörün küçük bir kısmını çıkartır. Çıkan kısım patolojiye yollanır ve mikroskop altında incelenerek kesin tipi öğrenilir. Bu tedavinin şekillendirilmesinde önemli bir bilgi kaynağıdır. Biyopsi açık cerrahi ile yapılabildiği gibi genel durumu buna izin vermeyen hastalarda özel sistemler kullanılarak bir iğneyle de yapılabilir. Doktor hastanın başına özel bir çerçeve (Frame) takarak MR ve/veya BT görüntüleri alır. Bu şekilde tümör dokusunun kafa içindeki kesin yerleşim yeri koordinatları ile belirlenir. Bu bilgilerle kafa tasına küçük bir delik açılarak biyopsi iğnesi doğrudan tümöre hedeflenir ve biyopsi alınır. Bu tekniğe stereotaksi denilir.

Radyasyon tedavisi (radyoterapi) çeşitli şekillerde uygulanabilir. Radyasyonun tüm kafaya büyük bir makine aracılığı ile verildiği yöntemde hastalar haftanın 5 gününde birkaç hafta süreyle ışınlanır. Tedavinin süresi tümörün tipine ve boyutuna göre belirlenir. Tedavinin bu şekilde parça parça yapılmasındaki amaç normal dokuların göreceği zararı azaltmaktır. Radyasyon özel maddelerin cerrahi ile doğrudan tümör içine konulması yolu ile de uygulanabilir. Konulan maddenin radyoaktif özelliklerine göre ya kısa süreli uygulama yapılır ya da madde kalıcı olarak beyinde bırakılır.

Stereotaktik radyocerrahi tedavideki diğer bir seçenektir. Tedavi tek seansta yapılır. Bir çok açıdan yüksek doz radyasyon sadece tümör dokusuna yönlendirilir. Bu şekilde normal beyin dokusuna zarar verilmez. Bu yönteme gamma knıfe radyocerrahisi denilir. Daha kısa sürede daha etkili, daha doğru bir tedavi yöntemi sağlar. Bu yöntemde tümör boyutlarının üç santimetreden küçük olması gerekmektedir.

Kemoterapi kanser hücrelerini öldürmek için ilaç kullanılmasıdır. Tek bir ilaçla veya birçok ilacın çeşitli dozlarda birleşimi ile uygulanabilir. Tedavi ağızdan veya damardan olabileceği gibi doğrudan omurga içindeki beyin omurilik sıvısına verilerek de yapılabilir.

Bu tedavi şekillerinden birisi ile tedavisi yapılan hastalar, süresi doktorlar tarafından belirlenen ve ilk başlarda daha sık; sonra araları açılan kontrollere gelirler. Kontroller sırasında BT veya MR görüntüleri ile tümördeki değişimler takip edilir, hastaların tam bir muayenesi yapılır. Gerek görülürse ilaç tedavileri düzenlenir.

Bu gönderiyi paylaş