Prostat Kanseri Tanısında "MR" Dönemi

Prostat Kanseri Tanısında "MR" Dönemi 

Prostat kanserini erkeklerde en sık görülen kanserler arasında yer almakta ve kansere bağlı ölümlerde de akciğer kanserinden sonra ikinci sırada bulunmaktadır.

ABD'de her 7-8 erkekten birinin prostat kanseri tanısı aldığını vurgulayan Sözen, "Sadece 2015 yılında Amerika'da 30 bin  ölüm var prostat kanserinden. Kendi ülkemize baktığımızda Türkiye’de artan oranlarla karşımıza çıkmaya başladı. Son bilgiler ülkemizde de 12 erkekten birinin prostat kanseri olduğu yönündedir" dedi.

Prostat kanseri bu kadar sık görülmesi ve kansere bağlı ölümlerde erkeklerde ikinci sırada yer alması nedeniyle, 1990’lı yılların başından itibaren toplum bazında PSA ile tarama çalışmaları yapılmış ve çok ciddi mesafeler alınmıştır. PSA taraması ile özellikle metastatik hastalık (yaygın-sistemik hastalık) görülme oranlarında düşmeye neden olmuştur. Son 25 yıldaki gelişmeler bu hastalığın biyolojisinin daha iyi tanınmasına ve gerek tanı ve gerekse tedavi algoritmalarında ciddi değişikliklere neden olmuştur.

Son yıllara kadar Prostat kanseri şüphesi olan hastalara tanı koymak amacıyla ultrason eşliğinde sistematik biyopsi yapılıyordu. Bu yöntemin dezavantajı, görüntülenemeyen bir kanser randomize  alınan biyopsiler ile tanınmaya çalışılıyordu. Düşük doğruluk oranlarına sahip olan bu yöntem aynı zamanda gereksiz (klinik önemi olmayan-hastaya bir zarar vermeyecek)  prostat kanseri tanısı koymamıza da sebep oluyordu.

Prostat Kanserinden şüphelendiğimiz hastlara rutin testlerimiz yanında “Multiparametrik Prostat MR’ı” çektiriyoruz. Bu özel prostat mr’ında prostat bezinde kanser için şüpheli bir alan olup olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa, kanser şüphesi saptanan bölümler işaretlenip daha sonra özel bir yazılım sayesinde ultrasona yerleştiriliyor. Siz biyopsi yaparken mr ve ultrason görüntülerinin birleşmiş halini görüp doğru noktadan, doğru hedeften biyopsi yapabiliyorsunuz. İşte bu yöntemin adı “Prostat MR Füzyon Biyopsisi”...

Eski yöntemle maalesef %20-25 oranında hayatı tehdit edecek klinik önemli prostat kanserini atlayabiliyorduk. Bu ne demek? Hastaya teşhis koyamayarak hayati önemli bir kanseri atlayabilmek demek. Olayın bir diğer yönü ise, prostat kanserine özgü bir kavram olan “klinik önemsiz kanserlere” gereksiz yere tanı koyabiliyorduk. Bu oran da maalesef %40-50’leri bulabiliyordu. Bu da hastalara lüzumsuz ameliyat, lüzumsuz tedavi, lüzumsuz maliyet demek. Yeni yöntem büyük oranda bu tip dezavantajları ortadan kaldırıyor.

Yeni yöntemin sağladığı iki avantaj var. 1. Gereksiz tanı oranını düşürüyor. Klinik önemsiz hastalık tanı oranı azalıyor. 2. %90’lara varan oranlarda yüksek dereceli, hayatı tehdit eden prostat kanseri teşhisi koymamıza sağlıyor.

Bu yöntem prostat kanseri teşhisindeki son yıllardaki en önemli gelişme...

 

                                                 

Lokalize Prostat Kanseri tedavisinde gerek açık gerekse robotik cerrahi ile başarılı onkolojik sonuçlar elde edilebilmektedir.  

MR teknolojisindeki gelişmelere paralel, prostat kanseri tedavisinde fokal tedaviler gündeme gelmektedir. Son yıllarda; Prostat kanserli bölgelerin tanısında multiparametrik MR, ultrasona göre çok daha yüksek başarı göstermektedir. Bununla beraber düşük riskli ve organa sınırlı prostat kanserinde MR teknolojisinin de yardımı ile fokal tedaviler (HIFU: Yüksek Frekanslı Odaklanmış Ultrsaon Dalgaları ile yapılan fokal tedavi yöntemi)) ile ilgili bir çok çalışma yürütülmektedir. Lokal prostat kanserinde standart tedavi olan cerrahi tedavinin idrar kaçırma ve erektil disfonksiyon ile ilgili yan etkilerinden korunmak amacı ile FOKAL TEDAVİ çalışmaları yapılmaktadır. İlk 5 yıllık sonuçlarda ise %70-93 arasında onkolojik başarı bildirilmektedir.

Prostat kanserinin lokal tedavisinde gelecekte, tüm organı tedavi etmek yerine görüntülemeye dayalı hedefe yönelik fokal tedaviler ön plana çıkmaya başlayacaktır.

                                                                   

Prostat kanserinin tedavisi hastalığın evresine göre değişiklikler göstermektedir.  Lokalize hastalık dediğimiz organa sınırlı hastalıkta son on yıldaki en önemli değişiklerden biri özellikle progresyon (hastalığın ilerlemesi) açısından düşük risk grubundaki hastalara yapılan-önerilen “Aktif İzlem” tedavi protolüdür. Bu protokoldeki ana amaç hastaya zarar verme riski düşük olan hastalığın tedavisinde görülecek olası komplikasyonlardan sakınma çabasıdır. Bu protokolde hastalar yakın bir takip programında tutulurken, ilerleme görülen olgularda aktif tedaviye geçilmekte ve böylece önemli bir grup hasta lüzumsuz tedaviden korunabilmektedir. Günümüzde prostat kanseri tanı ve tedavisiyle yakından ilgilenen bilim insanlarının ana uğraş alanlarından biri kişiye zarar verebilecek agresiv prostat kanserlerini, zararsız klinik önemi olmayan prostat kanserlerinden ayrımını yapma çabasıdır. Prostat Kanseri tedavisinde diğer birçok kanser türlerinde görmeye alıştığımız klasik yaklaşımlar dışında izlem protokolleri önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Prostat kanseri  biyolojisi itibariyle “özel bir kanser” olma ayrıcalığı bulunmaktadır.

  • Lokalize hastalıkta dünya genelinde en çok başvurulan tedavi yöntemi cerrahidir. “Radikal Prostatektomi” ameliyatı sadece ABD’de yılda 80.000 vakaya uygulanmaktadır. Bu cerrahi teknikle ilgili olarak son yıllardaki en önemli gelişme bu cerrahi yönteminin robot yardımıyla laparoskopik olarak yapılmasıdır. ABD’de bu yöntem lokalize hastalığın cerrahi tedavisinde %90’lar oranında uygulanmaktadır. Ülkemizde de “Robotik Cerrahi” çeşitli merkezlerde prostat kanserinin tedavisinde aktif olarak kullanılmaktadır. Robotik cerrahinin başlıca dezavantajı yüksek maliyetidir. Bunun yanında öğrenme eğrisinin kısmen kısa oluşu, cerrahi yöntemin standardize olmasına ve hastaların büyük merkezlere santralize olmasına olanak sağlaması başlıca avantajıdır. Bütün bunların yanında, bu konuyla ilgili 2016 Eylül ayında Lancet dergisinde yayınlanan açık yöntemle-robotik yöntemi karşılaştıran ilk ve tek randomize çalışmada iki yöntem arasında belirgin bir farkın olmadığı araştırmacılar tarafından saptanmış bulunmaktadır. Araştırmacıların sonuç cümlelerine tamamen katılarak bu konuyu kapatmayı uygun bulmaktayım. “Hastalar tedavileri için bir teknik arayışı içinde olmaları yerine tecrübeli ve güvenilir bir cerrah arayışı içinde olmalarında kendi sağlıkları açısından fayda vardır”. 

Gelecek…

Lokalize prostat kanserinde standart tedavi olan cerrahi tedavinin idrar kaçırma ve erektil disfonksiyon ile ilgili yan etkilerinden korunmak amacı ile “Fokal Tedavi” çalışmaları yapılmaktadır. İlk 5 yıllık sonuçlarda ise %70-93 arasında onkolojik başarı bildirilmektedir.

Prostat kanserinin lokal tedavisinde gelecekte, tüm organı tedavi etmek yerine görüntülemeye dayalı hedefe yönelik “Fokal Tedaviler” ön plana çıkmaya başlayacaktır.

  • Görüntüleme metotlarındaki gelişmeler
  • 3 Boyutlu hedefe yönelik yapılan “Füzyon Biyopsileri”
  • Enerji kaynakları vasıtasıyla yapılan iyi tanımlanmış tümör alanının “Fokal” (odaklanmış) tedavileri...

Ürologların “Prostat Kanserinin” tedavisinde öncelikli çalışma alanı olacaktır.

Bilgi için; 0 312 666 7 666

Bu gönderiyi paylaş