KANSER TANILI HASTAYI ANLAMAK

Kanser organizmanın devam eden yaşam dengesini bozan, engelleyen bir hastalık iken yarattığı kaygı ve korku nedeniyle kişinin geleceğini olumsuz şekilde algılamasına zemin hazırlar. Ortaya çıkan kayıp duygusu önemlidir, çünkü sağlık kaybedilmiştir. Mücadele gerektiren bir hastalık olduğu için de kişinin günlük yaşamını, aktivitelerini, yaşamdaki kimliklerini, ilişkilerini direk olarak etkiler.

 

Kötü haberi aldıktan sonra hastayı ilk etkileyen durum hastanın kendi kanser algısıdır. Kanser algısı, duyulduğu anda ortaya çıkan bir farkındalıktan çok geçmiş deneyimlerimizle beslenmiş, içinde birçok soruyu barındıran ve belirsizlik ile kişinin duygu ve düşüncelerini etkileyen çok yönlü bir kavramdır. Hasta bu haberi aldıktan sonra genellikle kendisine şu soruları sorar. “ Gerçekten tehlikeli mi?”, “Ölümcül mü?”, “Yapılabilecek bir şey var mı?” , “Atlatabilir miyim?”, “Beni neler bekliyor?”. Bu soruların cevabını alan hasta rahatlar, fakat kötü haberi alma kalitesine göre değişen şekil ve durumlarda duygularına yoğunlaşır.                      

Duygusuna yoğunlaşan hasta neler hisseder? Kötü haberi uygun şekilde almasına bağlı olarak değişen derecelerde umutsuzluk, suçluluk, çaresizlik, terk edilme ve ölüm korkusu olabilir. Geleceğe yönelik belirsizlik, muhtaç olma ve acı çekeceği kaygısı, vücut bölümlerinin kaybı ya da hasar görmesi, görünümünde değişme ve cinsel fonksiyon kaybı, sevgi-ilgi ve sosyal desteğini kaybetme endişesi, hastalığın tekrar edeceği kaygısı ve ölüm fikri ile yüzleşme durumları hastanın psikolojisini derinden etkileyebilir. Bu sebeplere bağlı olarak yas tepkileri ortaya çıkar. Yas tepkilerinden bir sonraki yazımda bahsedeceğim.

 

Öncelikle yeni tanı almış kanser hastasını anlamak için yakınlarının ne yapabileceği konusuna değinelim. Kanser tanısı almak bir çeşit yas sürecini başlattığına göre kanser hastasının öncelikle duygularını anlamak, duygularını dışarı aktarması için alan ve zaman tanımak verilebilecek en güzel destek. Öyle ki; sağlıklı bir şekilde gerçeği sindiren hasta ve yakınlarında sağlıklı bir yas süreci yaşanır. O nedenle gerçeklerin, umudu kaybetmeden ince bir çizgi üstünde doktoru tarafından anlatılmış olması hasta ve yakınına akıcı bir yol açmayı sağlar. Bu akan yolda kişi kendisi için en doğru tepkiyi bulur. Duygularını doğru zamanda yaşamış ve dışarı aktarabilmiş hasta yeni duygulara ve özellikle umuda hazırdır. Yakınları tarafından duyguları dinlenmiş, dikkate alınmış, öğütsüz ve karşı tepkisiz kabullenilmiş hasta anlaşıldığını hisseder ve süreci pozitif yönde sürdürebilmek için elinden geleni yapar. Dengelemek ve dengelenmek için sağlıklı yollar seçerek hastalığını yaşar.

 

“Kanser hastasının duygularını yaşamasına nasıl izin verilir?” dediğinizi duyar gibiyim. Her şeyden önce gereksiz bir teselli çabasına girmeyin çünkü hastalık hangi evrede olursa olsun gerçek ve bugün yaşanmakta. Duygularını göz ardı etmesi için öğütlerde bulunmayın. Örneğin; “üzülme”, “bu da geçer”, “pozitif ol”, “güçlü olmalısın”, “arkadaşım da aynı tanıyı aldı, atlattı sen de atlatırsın” gibi telkinler hastayı anlamaktan çok uzak yaklaşımlar olmakla birlikte hastanın kendini ifade etmesini de engelleyen sözcüklerdir. Soru sorarak ya da hikâye anlatarak da hastanın acısını paylaşmış olmazsınız. Bu yaklaşım sadece dikkat dağıtma çabası olarak sizi rahatlatır. Hastayı rahatlatmak adına verilen tepkiler aslında hasta yakınının kendi ihtiyacı olabilir. Baş edemediği bu duygu ve düşünce ile meselenin üzerini kapatarak ya da yokmuş gibi varsayarak başa çıkmaya çalışabilir fakat bu tutum hastanın süreci için sağlıklı olmaz. Bazen de diğer aşırı uca kayarak sempati duyulur. Yani hastanın üzüntüsüne, duygusuna öyle çok girilir ki; hasta, hasta yakınını teselli etmeye başlar. Bu durumda hasta ötelenmiş olur. Bu nedenlerle hastanın konumuna kendinizi koyarak onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaya çalışarak ve duygusunun arkasındaki ihtiyacını görerek bütünsel bir empati ile yaklaşmak yaraları sarar, sürecin daha az zararla atlatılmasını sağlar. Çoğu zaman, kurulacak cümlelerle dikkat dağıtmak yerine hastanın elini tutmak, sırtını sıvazlamak, içten bir dokunuş, sevgi dolu bir sarılma çok daha fazla şey ifade eder. Duygusunu zamanında ve korkmadan, çekinmeden, yargılanmadan yaşamış hasta tedaviye daha uyumlu şekilde katkı sağlar ve etkin bir şekilde kararlara dâhil olur. Gerekli ve tüm bilgileri doktorunuzdan net bir şekilde öğrendikten sonra “kuralcılık” oynamadan hastanıza olanak tanımanız ve yaşam alanı sağlamanız ona sunabileceğiniz en doğru yaklaşım olacaktır.

Kanseri ve kanserli hastayı anlamak bir süreçtir ve çoğu zaman değişkendir. Hayatımızda diğer ilişkilerimizde olduğu gibi kanserli yakınımızı da kendi duygu ve ihtiyaçlarımızdan ayrı bir yerde değerlendirerek, onun duygu ve düşüncesini anlayarak, duygusunun arkasındaki ihtiyaçlarını görerek, sakin ve sabırlı bir tutum sergilemek bu değişken sürecin sağlıkla atlatılmasını sağlar.

Hepinize farkındalıklı ve empatik bir süreç dilerim.

Sevgilerimle.

Bu gönderiyi paylaş