KANSER TANILI HASTANIN PSİKOLOJİK SÜREÇLERİ

Yeniden merhaba,

Sizlere ilk yazımda kanser tanılı hastayı anlamaktan ve verilebilecek desteğin özelliklerinden bahsetmiştim. Kanser tanılı hastanın geçirdiği psikolojik evreleri ise bir sonraki yazıma ertelemiştim. Bu yazıda hep birlikte,  kanserin hastada meydana getirdiği psikolojik değişiklikleri ve nedenlerini ele alacağız.  

Kanser, hayatımızda var olabilecek diğer travmalar gibi bir anda hayatımıza girer ve kriz etkisi yaratır. Sağlığın kaybından ölüm riskine kadar uzanan zorlu bir süreç başlar. Bir yandan yaşanan kayıp duygusu bir yandan sonuç ile ilgili varolan henüz bir belirsizlik kişiyi negatif yönde etkiler. Yaşanan bu kayıp ve yas  karşısında geçirilen evreleri Elizabeth Kübler Ross çok güzel tanımlamıştır.

İlk önce yaşanan şok ve inkar, ardından pazarlık ve suçluluk dönemi ve sonra depresyon ya da kabullenme gelir. Şok  döneminde; kişi ne olup bittiğini anlayamaz, geleceği tehdit altındadır ve yaşam krizi içindedir. Söyleneni işitemiyor, gerçeği kavrayamıyor gibidir. Şok dönemi duyguların henüz işin içine girmediği bir dönemdir. Bu dönem kişiye göre birkaç saatten, birkaç gün veya birkaç haftaya kadar uzayabilir. Bu aşamada kişinin en uygun başetme stili, gerçeğin inkarıdır. İnkar, katlanılması zor olan gerçeğin bilinç dışında tutulması çabasıdır. Yani aslında başetmesi güç olan gerçeğin yarattığı kaygı ve çaresizlik duygularına karşı bir savunmadır. Hasta yapılan tetkiklerin karıştığını ya da yanlış değerlendirildiğini düşünebilir .

İnkar, geçici bir tepkidir ve bunu öfke takip eder. Bu dönemde öfke; doktora, hemşireye, aile üyelerine ve hatta kişinin kendisine olabilir. Fiziksel ağrılar esnasında duyulan öfke artabilir. Öfkenin yanı sıra üzüntü, depresyon, suçluluk duyguları da görülür. Suçluluk duyguları sonucu yaşamı tehdit altında olan hasta bu dönemde hastalığına nedenler bulmaya çalışır. Suçladığı kişi üzerinden öfkesini dışa vurur.

Öfkeyi takip eden pazarlık döneminde hasta kanseri kabullenmeye başlamıştır, ancak kaybı geciktirme çabası içindedir. Bu dönemde hastalarda iyi insan olma çabası görülebilir. O zamana kadar getirdiği alışkanlıklarından vazgeçmeyi seçebilir. “Söz, bundan sonra sigarayı bırakacağım”, ya da “Torunum doğsun sonra ne olacaksa olsun” gibi pazarlıklar aslında kaybı erteleme çabasıdır. Hasta gerçeğin farkına varmıştır fakat henüz tam kabullenmemiştir.

Kabullenme, hastalığa ilişkin tepkilerin son aşamasıdır ve aslında durumdan mutluluk duymak demek değildir. Hastalığı unutmak ya da önemsememek de değildir. Tam tersine, durumun gerçek olduğunu anlayarak, onunla başa çıkmaktır. Hastalığın artık kaçınılmaz olduğu bu aşamada, zamanla hastanın gerçeği kabul edip, enerjisini ve ruhsal gücünü yeni yaşamına yöneltmesiyle uyum süreci başlar. Bu uyumu yakalayamayan hastalarda sıklıkla depresyon görülür.

Kanser sağlığın kaybı ile sonuçlandığından hastada yas sürecini başlatır. Kişilerin yasa verdiği tepkiler parmak izi kadar farklı olduğundan her hastanın bu psikolojik evrelerde geçirdiği süre hastaya özeldir. Bu evreler her zaman lineer olmadığı gibi periyodları da aynı değildir. Bu nedenle geçirilen tüm evreler birden çok faktörden etkilenmekle beraber kişinin kişilik özelliği ve duygusal olgunluğu da bu evrelerin sağlıklı geçirilmesinde rol oynar. Ayrıca hastanın birlikte yaşadığı yakınlarının desteği ve tutumu da bu süreçlerde etkilidir ve hasta yakınları da benzer psikolojik evrelerden geçer. Senkronize geçirilemeyen evreler zaman zaman iletişim problemlerine yol açabilir. Bu noktada hastalığın durumu ile ilgili doğru bilgilenmek iletişim problemlerini engelleyici olabilir. Doğru bilgilenen hasta gerçeği daha kolay kabullenir ve tedaviye uyumu artar.

Şok ya da diğer psikolojik süreçlerin uzaması tedaviyi reddetme durumunda önemli hale gelir. Hasta tedaviyi reddederek kontrolün hala kendinde olduğunu kendine göstermek ister. Tedaviyi red ya da geciktirici durumlarda mutlaka profesyonel destek almak gerekir.

Okuduğunuz üzere kanser aslında bir yolculuktur ve bu yolculukta geçmişten getirdikleriniz ve gelecek planlarınız aynı çantada birleşir ve kanserin psikolojik süreçlerinde verilen tepkiler bireyselleşir. Her hastanın kendi yolculuk rengi vardır ve kendine has şekilde yaşar bu süreci. Bu süreçten her hasta az ya da çok oranda dönüşerek çıkar ve kazanımlarını çantalarına ekler.

Sözlerimi “Hastalık yoktur hasta vardır” cümlesi ile bitirirken nasıl ki hepimiz benzersiz isek kanserli hastanın da hastalığının benzersiz olduğunu ve her hastanın kendi yolculuğunun var olduğunu hatırlatmak isterim.

Sevgilerimle..

Dr. Fatma Buğdaycı Başal

Bu gönderiyi paylaş