İNSÜLİN DİRENCİ
İNSÜLİN DİRENCİ NEDİR?
İnsülin; pankreas tarafından salgılanır. Hem açlıkta hem de tokluk döneminde insülin salgılanır. Toklukta kana geçen besin moleküllerinin hücrelere girişini sağlar. Açlık döneminde ise, başta karaciğer olmak üzere ilgili organlarda depolanıp ihtiyaç durumunda kana salınan ve ana enerji kaynağımız olan glukozun hücreler tarafından tutulup kullanılmasını sağlar.
İNSÜLİN DİRENCİ NASIL GELİŞİR?
İnsülin direncinin çoğunlukla kilo artışı ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bedenimizdeki yağ dokusu; cilt altı yağ dokusu ve karın içi (abdominal) yağ dokusu olarak iki kısımdır. Abdominal yağ dokusu diğerinden farklı olarak metabolik olarak aktif yağ dokusudur. İnsülin abdominal yağ dokusu üzerinde yağın tutulup depolanması yönünde etki eder.
İNSÜLİN DİRENCİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
İnsülin direnci durumunda hücreler kandaki glukozu normal şekliyle içine alıp kullanamaz. Bedenimiz bu sorunun üstesinden gelebilmek için yemeklere cevaben pankreastan salgılanan insülin miktarını artırır. Yani kanımıza normalden fazla miktarda insülin salgılanır. Aşırı artan insülin kandaki glukozun hücrelerin içerisine girişini hızlandırır, kan şekerimiz normal düzeylerin altına düşmese bile hızlı tüketildiği için yemekten sonraki dönemde halsizlik , şekerli gıda tüketme ihtiyacı ve özellikle yemekten birkaç saat sonra aşırı acıkma , sinirlilik ,uyuşmalar, çarpıntı , baş ağrısı, el ayak titremesi gibi abartılı bulgular görülebilir. Bu durum yeme davranışını olumsuz etkiler, insanlarda kilo artışını hızlandırır. Kilo artışı beraberinde abdominal yağ dokusu artışı ile birlikte seyreder. Abdominal yağ dokusu artışı insülin direncini daha da tetikler. Neticede süreç kısır döngü içerisine girebilir.
İnsülin direnci olan hastaları çoğu abdominal obezite ile uyumlu olarak kalın bel çevresine sahiptir. Bel çevresi sınırı kadında 80 cm erkekte 94 cm yi geçiyorsa kalın demektir. Abdominal obezite insülin direncinin sık görülen bir klinik bulgusu olmakla beraber her zaman varlığı şart değildir. Bazı hastalarda bel çevresi normal olmasına karşın son dönemlerde alınan birkaç kilonun bile insülin direnci klinik bulguları oluşturmada etkisi olabilir.
Kanda aşırı artan insülinin cilt ve ciltaltı hücreler üzerine olan etkileri nedeniyle vücudun katlantı bölgelerinde kahverengi lekelenmeler görülebilir. Bu duruma akantosis nigrikans adı veriyoruz. Akantosis nigrikans en belirgin olarak ense bölgesinde koyu çizgilenmeler olarak kendini gösterir. Yine koltuk altlarında ve meme başında koyulaşmalar da akantosis nigrikans olabilir.
İnsülinin yine cilt ve ciltaltı dokulara olan etkisi nedeniyle özellikle yaka ve kravatın temas ettiği boyun bölgelerinde, sütyen izi olan bölgelerde ve koltuk altlarında skin-tag adı verilen et beni tarzı küçük oluşumlar izlenebilir.
İNSÜLİN DİRENCİ NE GİBİ SORUNLARA YOL AÇABİLİR?
İnsülin direncinin yol açtığı klinik sorunların başında prediyabet ( gizli şeker) ve tip 2 diyabet ( şeker hastalığı) gelir. Pankreasta fazla insülin üretmek amacıyla aşırı çalışan beta hücrelerinde yorgunluk ve hücre kaybı ortaya çıkabilir. Özellikle genetik olarak diyabet riski olanlarda bu durum bir süre sonra insülin salgısını azaltacak düzeyde beta hücre kaybına dönüşebilir Öncelikle prediyabet durumu oluşur. Zamanla beta hücrelerinin yarısından fazlası yok olursa klinik diyabet durumu ortaya çıkar.
İnsülin direncinin yol açtığı bir diğer önemli sorun kalp-damar hastalığı riskindeki artıştır. İnsülin direnci oluştuğunda atardamarlarımızın gevşemesinde rol oynayan ve damar yüzeyinde kolesterol plağı oluşumunu önleyen mekanizmalar devre dışı kalır. Hipertansiyon ortaya çıkabilir. Yine obezite ve insülin direnci ile ilgili aterojenik dislipidemi adı verilen damarlarda kolesterol plaklarına yol açabilecek trigliserid yüksekliği , HDL kolesterol (koruyucudur) düşüklüğü ve aterojenik LDL kolesterol artışı ile karakterli yağ metabolizma bozukluğu oluşur. Hem hipertansiyon hem de aterojenik dislipidemi kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini arttırır.
İnsülin direnci ile ilişkili bir başka önemli durum alkolle ilişkisiz yağlı karaciğer hastalığıdır.
Son olarak insülin direnci ile ilişkilendirilebilecek bir başka klinik durum kadın popülasyonda polikistik over sendromudur. Polikistik over sendromu olan hastalarda tüylenme artışı, ileri derecede sivilcelenme, erkek tipi saç dökülmesi, adet düzensizliği ve doğurganlıkta bozulma klinik bulgularından biri veya bir kaçı bulunabilir.
İNSÜLİN DİRENCİ TANISI NASIL KONULUR?
İnsülin direnci tanısı esasen klinik şikayetler ve muayene bulguları birleştirilerek konur. Açlığa tahammülsüzlük, karbonhidratlı gıda tüketimi sonrası bitkinlik gibi şikayetlere ek olarak hastanın bel çevresi kalınlığı, akantosis nigrikans ve /veya skintag varlığı büyük olasılıkla insülin direnci olduğunu düşündürür. İnsülin direnci tanısı koymada laboratuar testlerinin güvenilirliği sınırlıdır. HOMA-IR testinde sabah açlıkta alınan kan örneğinden bakılan insülin ve şeker düzeyi formülize edilir.
İNSÜLİN DİRENCİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
İnsülin direncinin tedavisi esas olarak kilo vermektir. %5 lik bir kilo kaybı bile insülin direnci klinik ve laboratuar bulgularında önemli düzelmeler sağlayabilir, insülin direncinin olası klinik sonuçlarını önleyebilir.
Kişiye özel egzersiz programları ile diyet aktivitesi desteklenmelidir. Bu konuda orta düzeyde kardiyo grubu aerobik egzersizlerin etkinliği kanıtlanmıştır. Tempolu yürüyüş, düşük tempo jogging, yüzme , bisiklet gibi nabzı belli düzeyde arttırabilen ve devamlılığı olan egzersizler önerilebilir. Egzersiz intervalleri arası boşluk 48 saati geçmemelidir.
Basit diyet ve egzersiz önerileri ile kilo verilemediği taktirde ilaç tedavisi yada cerrahi prosedürler düşünülebilir. Ancak bu kararlar kesinlikle takip eden hekim tarafından verilmelidir. Yine özellikle insülin direncinin klinik şikayetlerinin belirgin olduğu ya da insülin direnci ile ilgili ek klinik durumların varlığında farmakolojik ilaç tedavileri önerilebilir. Bu tedaviler hem şikayetleri azaltmaya hem de istenmeyen klinik durumu tedavi edip düzeltmeye yönelik olabilir. Ancak bu konudaki son karar ve ilaç seçimi yine hastayı takip eden hekime bağlıdır.