Allerjik hastalıklar, genetik yatkınlığı olan (atopik) bireylerde allerjen olarak adlandırılan maddelerin vücuda girerek bağışıklık sistemini uyarması ve abartılı bir yanıt oluşturması sonucunda  ortaya çıkar. Burada hem genetik,hem çevresel faktörlerin etkileşmesi söz konusudur.Bu hastalıklar diğer kronik hastalıklardan farklı olarak daha az ölümcüldürler. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de allerjik hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır. Veriler, toplumumuzda her 3-4 kişiden birinin allerjik hastalıklardan etkilendiğini göstermektedir. Görülme sıklığındaki artışın modern yaşamın getirdiği yeni alışkanlık ve tutumlar ile ilişkili  olduğuna inanılmaktadır.  Bu artış özellikle de çocukluk yaş grubunda daha belirgindir. Dahası, çocuklar allerjik hastalıklardan en fazla etkilenen yaş grubudur, çünkü yaşam kalitesindeki bozulma erişkinlere göre çok daha fazla olmaktadır.Dünya Sağlık Örgütü yaygınlığı,yaşam kalitesine olan olumsuz etkileri ve sosyoekonomik yükleri nedeniyle allerjik hastalıkları öncelikli küresel sağlık sorunları kapsamında görmektedir.

Allerjik hastalıklarda  belirtiler etkilenen doku ve organa göre değişir.Allerjik rinit burnun,allerjik konjunktivit gözün , allerjik astım alt solunum yollarının ve ürtiker (kurdeşen, dabaz) ya da egzema derinin  etkilenmesi ile ortaya çıkan allerjik hastalıklardır.Ayrıca besin,ilaç ve böcek allerjileri  de önemli klinik durumlardır. Birden fazla sistem veya organın  etkilenmesi durumunda ise anafilaktik şok olarak bilinen, acil müdahale gerektiren ve ölümcül olabilen  klinik tablo ortaya çıkabilir.

Allerjik rinitli hastalarda başlıca belirtiler ard arda hapşırma, burun-boğazda sulu akıntı –kaşıntı ve burun tıkanıklığıdır. Hastaların bir kısmında gözlerde sulanma ve kaşıntı ile karakterize konjunktivit  tablosu gelişir. Neden olan allerjenler çoğunlukla ev içinde küf mantarları ve akarlar, ev dışında ise polenlerdir.  Allerjik nezle toplumun %10-30’unu etkilemekte ve astım gelişimi için önemli bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Sinüzit, nazal polip, konjunktivit, otit ve sık tekrarlayan üst solunum yolları enfeksiyonlarına neden olarak hasta ve  aileleri  için önemli bir sorun  oluşturur. Allerjik rinit erken tanı almadığı ve tedavi edilmediğinde özellikle çocuklarda  daha ağır bir hastalık tablosu olan astıma kadar ilerleyebilir.

 

Astımlı hastaların öksürük, nefes darlığı  ve hırıltı-hışıltı  şikâyetleri vardır. Ataklar halinde ortaya çıkan  bu belirtiler bazen şiddetlenip solunum yollarında tıkanıklık  ve panik hissine neden olur. Astım krizi olarak tanımlan bu durum acil tedavi gerektirir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada sadece astımdan etkilenen 300 milyon kişi bulunmakta ve her yıl astıma bağlı 250.000’den fazla ölüm gerçekleşmektedir. Oysa etkin bir sağlık hizmeti ile bireylere ulaşıldığında astıma bağlı hiçbir ölüm vakasının olmaması beklenmektedir.

 

Deride kaşıntı ve kabarıklık oluşumu ile kendini gösteren ürtiker, çoğunlukla besin ve ilaç allerjileri  ve böcek ısırmaları sonucu  gelişir.Toplumun %20’sinde yaşam boyu en az bir kez görülebilmekte ve özellikle kronik olduğunda yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyerek üretkenliği %30’a varan oranlarda düşürebilmektedir Atopik dermatit çoğunlukla çocuklarda görülen  bir deri hastalığıdır. Derinin belli bölgelerinde (yanak, boyun, dirsek diz) kaşıntı, kuruluk, hassasiyet, kızarıklık, pullanma en karakteristik özellikleridir. Bu hastalığın besin allerjileriyle yakın bir ilişkisi vardır. Özellikle  çocukluk çağında allerjik hastalıkların ilk basamağı olduğu bilinmekte ve erken tedavinin allerjik ilerlemeyi durdurabileceği düşünülmektedir.

 

Besin allerjilerinin tüm dünyada 250-500 milyon insanı etkilediği bilinmektedir. Özellikle küçük çocuklarda anaflaksinin en başta gelen nedeni olup yaşam kalitesini önemli ölçüde bozmaktadır. Besin allerjisi ile mücadelede hekim, hasta, hükümet ve endüstriye önemli görevler düşmektedir.

İlaç allerjileri dünya nüfusunun 10’da birini ve hastanede yatan hastaların %20’sini etkileyen bir sağlık sorunudur. Özellikle erişkinlerde yaşamı tehdit edici reaksiyonlara yol açabilir.Allerjik şoka (anafilaksi) bağlı ölümlerin %20’sinden sorumlu olduğu bilinmektedir. İlaç allerjilerinin yanı sıra anafilaksinin diğer nedenleri arasında besin allerjileri, arı-böcek allerjileri de önemli yer tutmaktadır.

Mesleksel astım, allerjik kontakt dermatit gibi mesleksel allerjiler de özellikle erişkinlerde raslanan allerjik hastalıklardır.

ALLERJİK HASTALIKLARDA TANI KOYMA

Allerjik hastalıklarda tanı hastanın öyküsü, fizik muayene bulguları ve bazı laboratuvar testleri ile koyulur. Laboratuvar testleri hasta üzerinde uygulanan testler ve kan testleri olmak üzere başlıca iki gruba  ayrılır.

Hasta üzerinde uygulanan testler:

Deri testleri:

Deri üzerine veya deri içerisine uygulanan  bu testler allerji tanısında altın standart olarak kabul edilir.Yukarda saydığımız allerji belirtileri olan hastalarda korunma önlemleri ve tedaviye yön vermek,tanıya yardımcı olmak amacı ile uygulanır. Polen  (çayır, ot, ağaç), küf mantarı, akar, hayvan deri döküntüsü, kauçuk,besin ve arı zehiri özütlerinden hazırlanan standart test çözeltilerinin deri üzerine veya deri içerisine uygulanması ile yapılır. Bu amaçla deri üzerinde küçük bir çizik oluşturan veya allerjenin deri altına verilmesini sağlayan özel iğneler kullanılır. Can yakıcı veya ağrı verici bir test değildir. Allerjen çözeltileri deriye uygulandıktan 15 dakika sonra  sonuç değerlendirilir.Deride oluşan kızarıklık ve kabarıklığın büyüklüğüne göre sorumlu olan allerjen belirlenir.

Deri testleri ilaç allerjileri tanısında da kullanılır. Bu amaçla araştırılan başlıca ilaçlar: antibiyotikler penisillin, lokal veya genel anestezide kullanılan ilaçlar, kas gevşeticiler, narkotik ağrı kesiciler, epilepsi ilaçları, kemoterapi ilaçları, radyolojik incelemelerde kullanılan maddeler ve biyolojik ajanlardır. Deri testleri anaflaksi riski taşıdığından çocuk allerji uzmanları tarafından acil önlemlerin alındığı ortamlarda yapılmalıdır.

Yama testi:

Allerjen içeren standart test materyalinin vazelin eşliğinde sırt üzerine yapıştırılması ile yapılır. Bu amaçla kullanılan test materyali 20’den fazla allerjeni içerir (parfümler, ilaçlar, koruyucu maddeler, antioksidanlar, tatlandırıcılar, kozmetikler, plastikler, yapıştırıcılar, muhtelif kimyasallar vb.). Uygulamadan 48-72 saat sonra değerlendirme yapılır. Deride oluşan kızarıklık, kaşıntı ve sulanma derecesine göre sorumlu olan allerjen belirlenir.

Provokasyon testleri

Belli bir maddenin  hastanın şikâyetlerine neden olup olmadığını belirlemek,  alerjiden sorumlu olan ajanı (ilaç, besin) bulmak veya astımda var olan solunum yolu  duyarlılığını  saptamak amacı ile yapılır. Bu amaçla şüphe duyulan allerjen etkilenen organa ( ağız, burun, göz veya solunum yoluna) uygulanır. Hasta için riskli bir yöntemdir. Bu nedenle uzman eşliğinde ve acil müdahale için gerekli önlemlerin alındığı ortamlarda çocuk allerji uzmanlarınca  yapılabilir.

Solunum fonksiyon testleri

Kliniklerde “spirometri” olarak adlandırılan bir cihaz kullanıarak  6 yaş üzeri teste uyum sağlayan çocuklar ve erişkinlerde yapılır. Astım tanısında,ağırlığının belirlenmesinde ve uygulanacak tedavinin seçiminde yarar sağlar.. Sonuç büyük-orta-küçük solunum yollarının ve akciğer kapasitesinin etkilenme derecesini ortaya koyar Bu test bazen solunum yollarını açan ilaçlar uygulandıktan bir süre sonra da (15-20 dakika veya 15 gün) tekrarlanır. Böylelikle akciğer işlevlerinin ilaçla düzelip düzelmediği değerlendirilir(Reversibilite Testi). Zirve akım ölçeri(Peak Flow Metre) ise evde hastanın kendisi tarafından günde  2 kez (sabah ve akşam) uygulanabilir ve özellikle üst yani büyük çaplı hava yollarının durumu hakkında bilgi verir.

Kan testleri:

Hastalıktan sorumlu allerjeni tespit etmek üzere tasarlanmış olan testlerdir. Burada temel prensip allerji oluşturan maddeye karşı gelişen ve antikor olarak adlandırılan maddelerin kanda gösterilmesidir. Bu amaçla hastanın çok az miktar kanı yeterlidir.

Tedavi

Allerjik hastalıklarda   tedavi allerjenden kaçınma, ilaç kullanımı, allerji aşıları ve eğitim olmak üzere 4 temel prensibe dayanır.

Allerjisi  tespit edilen hastalarda ilk öneri  sorumlu olan allerjenden kaçınmaktır. İlaç tedavisi ikinci aşamadır.Etkilenen organa, hastalığın tipi ve ağırlığına göre farklı özelliklerde ilaçlar ve yöntemler kullanılır. Bunlar ağız, burun, göz, deri ve solunum yolu ile alınan tablet, sprey, damla ve enjeksiyon şeklindeki tedavilerdir. Bu tür ilaçlar kısa vadede belirtileri hafifletirken, uzun vadede kısmen iyileştirici etki gösterirler.

Geleneksel tedavilerle sonuç alınamayan hastalarda “immünoterapi” olarak adlandırılan aşı tedavisi uygulanır. Bu yöntem alerjik hastalıklarda kür sağlayabilen tek tedavi yöntemidir. Bu amaçla standart allerjen ekstreleri  kullanılır ve belli zaman aralıklarında deri altına enjekte edilir. Tedavi başlangıç ve idame tedavisi olmak üzere 2 aşamada yapılır. Başlangıç tedavisinde giderek artan dozlar sık aralıklarla verilirken (haftada 1-2 enjeksiyon), idame tedavisinde belli bir doz allerjen daha geniş aralıklarla uygulanır. Geleneksel immünoterapi protokollerinde tedavi 3-5 yıl sürer. Son yıllarda daha kısa süreli protokoller de geliştirilmiştir.

Aşı tedavisinin en sık yan etkileri enjeksiyon yerinde kaşıntı ve kızarıklık görülmesidir. Ancak bazen hayati riski olan ciddi alerjik reaksiyonlar da (anafilaktik şok) gelişir. O nedenle aşı sonrası hastalar en az yarım saat gözlem altında tutulmalıdır.

Diğer bir immünoterapi yöntemi allerjenlerin damla veya tablet şeklinde dilaltı yoluyla verilmesidir. Bu yöntem son zamanlarda giderek yaygınlaşmaktadır.

Burada sizlere kısa bilgiler sunulan  tüm allerjik hastalıklar ve sorunlar konusunda hastanemiz Çocuk Allerji bölümünde hizmet vermekteyiz. Tanı konusunda allerji testleri dahil tüm tetkikleri ,solunum fonksiyonları ve diğerlerini en gelişmiş ve son tekniklerle uygulamaktayız.Tanı aşamasından sonra tedavi ve hasta takibinde de titiz bir yaklaşım izlemekteyiz.Çocuğunuz ve tüm aile fertlerinizin sağlık sorunlarında  %100 başarı  hedefliyoruz.