Check- Up
Check- Up Bölüm Doktorlarımız
Check Up Kişiye Özgü Olmalı ! Neden ? Nasıl ?
Obezite, diabetes mellitus, hipertansiyon, dislipidemi ( hiperkolesterolemi, hipertrigliseridemi ), kardiyovaküler hastalıklar ve kanser hastalıkları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar tüm dünyadaki ölümlerin %70’inden, her yıl yaklaşık 41 milyon insanın ölümünden sorumludur. Kanser ve diğer bulaşıcı hastalıkların gelişimini önleyebilmek, erken teşhis ve söz konusu hastalıklardan ölümlerin azaltılabilmesi için gerekli yaş aralığı ve sıklıkta kişiye özel risk değerlendirmeleri yapılmalıdır.
Aşağıdaki yazıda, günümüz bilgi ve teknolojilerinin erken teşhis olanağı sağladığı, meme, rahim ağzı, kolon, prostat ve akciğer kanserleri ile hipertansiyon, dislipidemi, diabetes mellitus ve koroner arter hastalıkları için bireysel özellikler de göz önünde bulundurularak yapılması gereken risk değerlendirme yöntemleri kanıta dayalı son veriler ışığında verilmiştir. Yaşam süresinin uzatılması ve artan yaşam süresinin sağlıklı geçirilen yıllardan oluşabilmesi için erken tanı olanaklarından faydalanmamız gerekmektedir.
Dünya genelinde bulaşıcı olmayan hastalıklardan ölümlerde birinci sırayı kalp damar hastalıkları almakta, ardından kanser hastalıkları, solunum hastalıkları ve diyabet nedeni ile ölümler gelmektedir. Ülkemizde ne yazık ki kanser hastalıklarından ölümler kalp damar hastalıklarından ölümlerin önüne geçmiştir.
Kanser Taramaları
Toplum taramaları ile erken tanı konulabilen ve tespit edilen hastalıktan ölüm oranının azaltılabildiği sınırlı sayıda kanser hastalığına ait tarama testleri mevcuttur. Bu amaçla kadınlarda meme ve serviks, her iki cinsiyette de kolon kanseri taramaları uygulanmaktadır.
Meme Kanseri Tarama
Meme kanseri dünya genelinde kadınlarda birinci sırada izlenen ve kanserlerle ilişkili ölümlerde ilk sırada yer alan kanser hastalığıdır. Meme kanseri için bilinen risk faktörleri yaş, ailede meme kanseri ya da kişisel prekanseröz lezyonların varlığı, erken ergenlik, geç menapoz, doğum yapmamış olmak, emzirmemek ya da kısa süreli emzirme, ekzojen hormon tedavisi, alkol tüketimi, postmenapozal dönemde artmış Vücut Kitle İndeksi (VKİ), düşük fiziksel aktivite ve iyonize radyasyon maruziyetidir.
Bir tarama yöntemi olarak Mamografi, klinik olarak ortaya çıkmadan 1,5-4 yıl önce kanseri tespit edebilmektedir. Yaş gruplarına göre tarama sıklığının yanında risk faktörleri bazında bireyselleştirilmiş tarama algoritmaları da uygulanabilmektedir. 40 yaşından sonra, risk faktörlerine göre değerlendirilerek yılda bir veya iki yılda bir mamografi çekilmesi önerilmektedir.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından önerilen toplum tabanlı meme kanseri tarama programı 40 ila 69 yaş aralığında 2 yılda bir yapılacak mamografi uygulamasıdır. Taramanın etkinliğinin artırılması için mamografi çekilen her kadının klinik meme muayenesi eş zamanlı olarak yapılmalı ve 20 yaşından itibaren kendi kendine meme muayenesi eğitimi alınmalıdır.
Serviks ( Rahim Ağzı ) Kanseri
Serviks kanseri, tüm dünyada kadınlarda dördüncü sıklıkta izlenen kanser hastalığıdır. Serviks kanser vakalarındaki en önemli etken, cinsel yolla bulaşan Human Papilloma Virüs (HPV) enfeksiyonudur. Çok eşlilik ve erken yaşta cinsel ilişkinin HPV kaynaklı riski artırmasının yanında sigara kullanımının serviks kanseri için önemli bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü serviks kanseri taramalarında hedef yaş aralığının 30 ila 49 yaş arası olması gerektiğini; jinekolojik muayene, HPV Testi ve Sitoloji ( Smear) önermektedir.
Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği’nin (TJOD) önerilerine göre, 21-29 yaş aralığında 3 yılda bir; 30-65 yaş arasında Pap smear tek başına yapılıyorsa 3 yılda bir, HPV testi ile birlikte yapılıyorsa 5 yılda bir serviks kanseri taraması yapılması yeterlidir. HPV testi ile birlikte smear taraması kansere karşı korunmada daha duyarlıdır.
Kolon Kanseri Tarama
Kolorektal kanserler kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci sıklıkta; erkeklerde akciğer ve prostat kanserinde sonra üçüncü sıklıkta izlenen kanser hastalıklarıdır.
Genetik yatkınlık ve inflamatuar barsak hastalıkları gibi risk faktörlerinin yanında, işlenmiş et ürünlerinin fazla tüketimi, alkol tüketimi, sigara, artmış vücut yağ oranı, hareketsiz yaşam gibi beslenme ve yaşam tarzına ait risk faktörleri kolon kanseri gelişiminden sorumludur.
Gaitada gizli kan incelemesi ve kolonoskopi ile yapılan taramaların kolon kanserlerinden ölümleri azalttığına dair yeterli kanıta olanak sağlayacak çalışma verileri mevcuttur.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından önerilen kolorektal kanser taraması 50-70 yaş arası kadın ve erkek bireylere 2 yılda bir Gaitada Gizli Kan Testi ve 10 yılda bir kolonoskopi yapılmasıdır. Birinci derece akrabalarında kolorektal kanser veya adenomatöz polip öyküsü olan bireylerde normal popülasyonla aynı prosedürler 40 yaşında, birinci derece akrabalarında erken yaşta kolorektal kanser ortaya çıkan bireylerde ise akrabalarında kanserin çıkış yaşın-dan 5 yıl önce tarama prosedürünün başlanması önerilmektedir.
Prostat Kanseri Tarama Sıklık ve Yöntemi
Prostat kanseri tüm dünyada kanser hastalıkların-dan ölümlerde ikinci sırada yer almakta ve sıklığı 50 yaş üzerinde artmaktadır. 10 prostat kanseri hastasının 6’sı 65 yaş üzerindedir. Baba ya da er-kek kardeşte prostat kanseri varlığı prostat kan-seri gelişim riskini ikiye katlamakta, yüksek risk tanımına girmektedir. Fazla kırmızı et ve yüksek yağ içeren beslenmenin prostat kanseri gelişme riskini artırabildiği düşünülmektedir.
Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Yol Haritası: Uluslararası Kılavuzlar ve Klinik Deneyimler Işığında Prostat Kanserine Yaklaşım Önerileri’ne göre prostat kanseri açısından risk değerlendirme yöntemi şu şekilde belirlenmiştir;
Yaş Sınırı |
Risk faktörleri |
Tarama Yöntemi |
40 yaş |
Birden fazla birinci derece akrabada (baba ya da erkek kardeş ) 65 yaş altı prostat kanseri tanısı olması |
PSA ölçümü ve parmakla rektal muayene |
45 yaş |
Baba ya da erkek kardeşte 65 yaştan önce prostat kanseri tanısı olması |
PSA ölçümü ve parmakla rektal muayene |
50 yaş |
Ortalama risk faktörü taşıma |
PSA ölçümü ve parmakla rektal muayene |
Akciğer Kanseri Tarama Önerileri
Amerika’da 55-74 yaş arasında, en az 30 paket / yıl sigara içmiş, halen içmekte ya da 15 yıl içinde bırakmış olan 26722 hastaya düşük doz akciğer tomografisi (DDAT), 26732 hastayaysa akciğer grafisi çekilerek yapılan yapılan “Ulusal Akciğer Kanseri Tarama Çalışması” sonuçlarında akciğer grafisi ile takip edilenlerle karşılaştırıldığında akciğer kanserinden ölüm olasılığının DDAT taraması ile %20 oranında azaldığı izlenmiştir. Kanlı balgam, kilo kaybı yakınmaları olan, geçmiş 18 ay içerisinde akciğer tomografisi çekilmiş olan ve önceye ait akciğer kanseri tanısı almış hastalar çalışmaya alınmamaıştır.
Ülkemizde akciğerde kanser dışı nodüllerin izlendiği tüberküloz ve meslek hastalıkları yaygın olarak görülmektedir. Gereksiz cerrahi işlem ve ayrıca hastalarda artmış endişeye neden olabildiğinden DDBT ile akciğer kanseri taraması Türk Toraks Derneği tarafından ülkemiz şartlarında önerilmemektedir.
Akciğer kanserinden ölümleri engellemede, azaltmada ya da erken tanıda, tekrarlanan akciğer grafisi veya balgam sitolojisinin kanıta dayalı bir-yararı saptanmadığından akciğer grafisinin sadece solunum yakınmaları olan hastalarda çekilmesi önerilmektedir.
Kanser Dışı Bulaşıcı Olmayan Hastalıklarda Tarama Sıklık ve Yöntem Önerileri
Hipertansiyon Tarama Sıklık ve Yöntemi
Hipertansiyon, dünyada önlenebilir ölüm nedenleri içerisinde bir numaralı risk faktörüdür. Ülke çapında hipertansiyon sıklığı, farkındalığı, tedavi ve kontrol oranlarını değerlendiren Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması ile Türkiye’de hipertansiyon prevalansının % 31.8 olduğu, hipertansiyonu saptanan hastaların % 59 oranında kan basıncı yüksekliğinin farkında olmadığı anlaşılmıştır.
Türk Kardiyoloji Derneği, ailede hipertansiyon öyküsü, obezite, beslenme alışkanlıklarının fazla tuz içermesi, artmış alkol tüketimi, tütün tüketimi, diabetes mellitus ve aterosklerotik kalp damar hastalığı gibi hipertansiyon gelişimi açısından yüksek risk taşıyan hastaların hiçbir yakınmayı beklemeden yılda en az bir kez kan basıncı ölçümü yapmalarını önermektedir.
Dislipidemi ( Hiperkolesterolemi, Hipertrigliseridemi ) Tarama Sıklık ve Yöntemi
Kadiyovasküler hastalık risk faktörü olarak dislipidemilerin erken dönemde saptanması ve tedavisi önemlidir.
Türk Endokrin ve Metabolizma Derneği, aterosklerotik kardiyovasküler hastalığı ya da risk faktörü bulunmayan kişilerde 20 yaşından itibaren 5 yılda bir tarama önermektedir. Erkeklerde 40 yaşından itibaren, kadınlarda ise 50 yaşından itibaren veya menopoz sonrası 1-2 yılda bir, 65 yaşından sonra da yılda bir lipid profili görülmelidir. Aterosklerotik kalp damar hastalığı, Tip 1 veya Tip 2 diabetes mellitus, birinci derece akrabalardan erkeklerde 55, kadınlarda 65 yaş altında aterosklerotik kalp damar hastalığı öyküsü bulunanlar ile, birinci derece yakınlarında dislipidemi öyküsü, hipertansiyon (gebelik hipertansiyonu dahil), obezite, sigara içimi, kronik böbrek hastalığı, kronik inflamatuvar hastalıklar, genetik dislipidemilere ait klinik bulgular gibi risk faktörlerinin varlığında yıllık olarak lipid profili değerlendirmesi önerilmektedir.
Diabetes Mellitus Risk Analizi
Diabetes Mellitus koroner kalp hastalığı varlığına eşdeğer bir risk faktörüdür. Kan şekeri seviyelerinin belirli sınırların üzerinde olduğu ancak diabet tanı kriterlerini karşılamadığı durumlar olan bozulmuş açlık glukozu ve bozulmuş glukoz toleransının da kardiyovasküler hastalık risk faktörleri olduğu uzun süreli çalışmalarla ortaya konmuştur. Bozulmuş glukoz metabolizmasının sıklıkla hipertansiyon ve hiperlipidemi gibi diğer kardiyovaküler hastalık risk faktörleri ile eş zamanlı izlendiği dikkate alınmalıdır.
Amerikan Diyabet Birliği (ADA), fazla kilolu ya da obez olup diabetes mellitus gelişmesi için en az bir risk faktörü taşıyan tüm bireylerin tarama programına alınmasını, bunun dışındaki bireylerde ise 45 yaşından itibaren tarama yapılmasını önerilmektedir. Tarama testi olarak açlık plazma glukozu, glikolize hemoglobin ( HbA1c ) ya da 75 gr glukoz ile Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT) kullanılabilir. Ölçümler normal sınırlarda saptanırsa tarama 3 yılda bir tekrarlanmalıdır. Fazla kilolu, obez ve risk faktörüne sahip çocukların da ergenlik başlangıcından ( erken ergenlik gelişen çocuklarda 10 yaşından itibaren ) tip 2 diyabet ve/ ve ya prediyabet açısından taranmasını önermektedir.
Ne yazık ki ülkemizde 40 yaş üzeri toplumun %10’dan fazlasında diyabet hastalığı bulunmaktadır. Türkiye Endokrin ve Metabolizma Derneği; kilosu ne olursa olsun, 40 yaşından itibaren 3 yılda bir açlık kan şekeri ile diyabet taraması yapılmasını önermektedir. Obez kişilerin, diyabet gelişimi için en az bir risk faktörü taşıması halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık (örneğin yılda bir kez) diyabet yönünden araştırılmasını önermektedir. Risk faktörü taşıyan hastalarda açlık kan şekeri tokluk kan şekeri ile birlikte yılda bir kez ölçülmelidir. Bozulmuş glukoz toleransı ya da bozulmuş açlık glukozu saptandığında şeker yükleme testi yapılması ve normal olduğu koşullarda dahi yılda bir tekrarlanması önerilmektedir. HbA1c % 5.7-6.4 olan veya bozulmuş açlık glukozu ya da bozulmuş glukoz toleransı saptanan bireyler, diyabet gelişimi ve kardiyovasküler hastalık açısından daha yüksek risklidir, daha yakından takip edilmeli, diyabet önleme programlarına öncelikli olarak dahil edilmelidir.
Diabetes Mellitus risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir;
• Birinci derece akrabada Tip 2 Diabetes Mellitus tanısı
• Obezite
• Sedanter yaşam tarzı
• Hipertansiyon
• HDL kolesterol seviyesi 35mg/dl altında ve/ ve ya TG 250 mg/dl üzerinde
• Polikistik over sendromu, gebelikte diabetes mellitus ya da 4 kg üzerinde bebek doğurma hikayesi
• Koroner, periferik veya serebral vasküler hastalığı bulunanlar
• Aşırı kalori alımı ya da malnutrisyon
• Sigara kullanımı
Kardiyovasküler Hastalık Risk Analizi
Birden fazla risk faktörü nedeni ile ortaya çıkan kardiyovasküler hastalıklar, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında birinci sırada ölüm nedenidir. Erken yaşlardan itibaren olası riskler değerlendirilmeli, koruma ve tedavi yaklaşımları belirlenmelidir.
Koroner Kalp Hastalığı Risk Faktörleri
• Yaş (erkeklerde ≥45, kadınlarda ≥55 veya erken menopoz)
• Aile öyküsü (birinci derece akrabalardan erkekte 55, kadında 65 yaşından önce koroner arter hastalığı bulunması)
• Sigara içiyor olmak
• Hipertansiyon (kan basıncı ≥140/90 mmHg veya antihipertansif tedavi görüyor olmak)
• Hiperkolesterolemi (total kolesterol ≥200 mg/dl, LDL-kolesterol ≥130 mg/dl)
• Düşük HDL-kolesterol değeri (<40 mg/dl)
• Diabetes mellitus (diyabet bir risk faktörü olmanın yanısıra, koroner kalp hastalığı varlığına eşdeğer bir risk taşıdığından risk değerlendirmesinde ayrı bir yeri vardır)
Riski artıran parametreler olarak artmış VKİ, glukoz metabolizması bozuklukları, hipertrigliseridemi, hiperkolesterolemi, kronik böbrek hastalıkları, kronik inflamatuar hastalıklar, erken menapoz (40 yaş öncesi), gebelikte hipertansiyon öyküsü, fiziksel aktivite azlığı, kötü beslenme, psikososyal stres, uyku apne sendromunun da kişiye özgü artmış kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkili olduğu akılda tutulmalıdır. 60 mg/dl üzerinde HDL-kolesterol seviyesi risk hesaplamalarında bir risk faktörünün eksilmesini sağlamaktadır.
Hastalık gelişme riskinin belirlenmesinde anamnez, fizik muayene, risk faktörlerine ait laboratuvar tetkikleri (başlıca; kan şekeri, lipit profili, böbrek fonksiyon testleri) ve elektrokardiyogram temeli oluşturur ardından girişimsel olmayan ve koroner anjiografi gibi girişimsel tetkiklerden yararlanma kararı alınmalıdır. Bilgisayarlı tomografi ile koroner arter incelemesi kardiyovasküler hastalık risk belirlemede önerilen girişimsel olmayan bir görüntüleme yöntemidir.
Amerikan Kalp Birliği’nin kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi için yayınladığı rehberde 40-79 yaş arasında kardiyovasküler hastalık ya da diabetes mellitus tanısı olmayan bireylerin kardiyovasküler hastalıklar açısından risk değerlendirmelerinin 4 ila 6 yılda bir yapılması önerilmektedir. Risk değerlendirmeleri sonuçlarına göre yaşam tarzı değişiklikleri, kan basıncı yüksekliği ve dislipidemi için beslenme önerileri ve gerektiğinde ilaç tedavileri başlanmalıdır.
Diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon, kanser ve kalp hastalıkları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar tüm dünyadaki ölümlerin %70’inden sorumludur. Her yıl 30 -69 yaş arasında 15 milyon insan bulaşıcı olmayan hastalıklar nedeni ile yaşamını yitirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2013-2020 Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolüne İlişkin Küresel Eylem Planı’nda da üzerinde durulduğu gibi ancak yaşam boyu koruyucu önleyici sağlık hizmeti yaklaşımı, insanların ve toplumların güçlendirilmesi ve kanıta dayalı stratejilerle artmış hastalık yükünün, erken ölümlerin önüne geçilebilir. Sağlık kaynaklarının akılcı kullanımı, ülke ekonomilerinde sağlığa ayrılan payın koruyucu önleyici sağlık hizmeti yönünde artışı bu şekilde sağlanabilir.
Bilgi ve randevu için;
0 (312) 666 7 666