Yenidoğan döneminden başlayarak geriatrik döneme kadar göz ve çevre dokularının hastalıklarının tanı ve tedavisinde deneyimli göz hekimlerinin ve personellerinin hizmet verdiği göz kliniğimizde bilimin ve modern teknolojinin liderliğinde genel göz muayenesi, gözlük ve kontakt lens muayeneleri yanında oftalmolojinin tüm dallarında tanı, tedavi ve takip yapılmaktadır. Kliniğimizde Covid-19 önlemleri kapsamında hijyenik tedbirlere azami ölçüde dikkat edilmektedir.

                                                          

Kliniğimizde kırma kusurlarını (miyopi, hipermetropi ve astigmatizma) tespit eden otorefraktometre , çocuk ve bebeklerin muayenesini kolaylaştıran ekipman ve ölçüm cihazları, göz kuruluğu testleri, renkli görme testi, göz içi basıncını ölçen cihazlar, bilgisayarlı görme alanı cihazı, topografi cihazı, oküler biyometri cihazı, fundus kamerası, anjiyografi, oküler koherens tomografi cihazı ve göz ultrasonu mevcuttur. Tedaviye yönelik olarak YAG ve  Argon lazer üniteleri, cerrahi girişimlere yönelik olarak fakoemulsifikasyon ve pars plana vitrektomi cihazı bulunmaktadır. Kliniğimizde kullanılan tüm cihazlarda Zeiss firması tercih edilmiştir.

                                                     

Kliniğimizde glokom cerrahileri, katarakt cerrahileri, göz içi lens uygulamaları, estetik ve fonksiyonel göz kapağı operasyonları, göz kapağına botox uygulamaları, retina lazer girişimleri, retina hastalıkları, gözyaşı kanal tıkanıklıkları, şaşılık cerrahileri yapılmaktadır.                                                                     

KATARAKT TEDAVİSİ

Gözde iris adı verilen renkli tabakanın arkasında herkesin sahip olduğu, gelen ışık ışınlarının kırılarak retinaya düşürülmesine yardım eden doğal bir lens (mercek) yer alır. Saydam ve elastik olan bu lens yakına ve uzağa her bakışımızda esnekliği sayesinde şekil değiştirerek bakılan uzaklığa odaklanmaktadır. Böylece hem uzak hem de yakın net görülür.

Katarakt, gözün doğal merceğinin şeffaflığını yitirmesidir. Genel olarak ileri yaşlarda daha sık olmakla birlikte yenidoğan dönemi dahil her yaş grubunda katarakt görülebilir. Katarakt; görme keskinliğinde azalma, ışıklarda saçılma, çift görme, renklerin soluklaşması ile gözlük numarasının değişmesine neden olabilir.

Kataraktın mutlak tedavisi deneyimli bir cerrah ve iyi bir cerrahi sistem ile yapılacak olan cerrahidir. Hiçbir damla, merhem yahut gözlüğün katarakt tedavisinde yeri yoktur. Katarakt cerrahisi tüm dünyada en sık yapılan girişimsel işlemdir. Deneyimli bir cerrah tarafından yapıldığında başarısı %98’in üzerindedir.

Katarakt tedavi edilmediğinde uzun dönemde görmenin ilerleyici kaybına, göz tansiyonu krizlerine, göz içi iltihaplanmaya, merceğin asılı olduğu bağların zayıflamasına ve hatta retinaya düşmesine neden olabilir.

Katarakt cerrahisi günü birlik cerrahi girişim olup hastalar aynı gün taburcu olabilmekte ve kısa sürede günlük aktivitelerine dönebilmektedirler.

                                         

Günümüzde standart katarakt tedavisi FAKO yöntemi ile yapılmaktadır. Bu yöntem için korneada 2.2 mm uzunluğunda mikro kesi açılır. Bu açıklıktan girilerek önce mevcut göz içi lensinin ön zarı açılarak buradan yüksek ses dalgaları ile lensin parçalanıp sıvılaştırılarak absorbe edilmesi sağlanır. Şeffaflığını yitiren doğal lens alındıktan sonra yerine yapay lens yerleştirilir.

Lens numarasının ölçümü ve hastanın gözüne ve ihtiyaçlarına uygun lens seçimi ameliyatın başarısı kadar önemlidir.

Kliniğimizde tüm cerrahi malzemeler kişiye özel ve tek kullanımlık olup ameliyat esnasında açılıp, kullanım sonrası atılmaktadır. Kliniğimizde uzak odaklı (monofokal) lensler yanında torik (astigmatik), akıllı mercek olarak bilinen multifokal- trifokal (üç odaklı) veya torik multifokal, edof (arttırılmış odak derinliği) göz içi lenslerinin uygulaması yapılmaktadır.

                                                     

REFRAKTİF GÖZ İÇİ LENSİ UYGULAMALARI

Gözlüklerinden kurtulmak isteyen, kontakt lens kullanamayan ancak lazer tedavisine uygun olmayan hastalar için detaylı bir muayene sonucunda göz içi mercek operasyonları uygun bir seçenek olabilir. Mevcut doğal mercek çıkarılarak ya da çıkarılmadan uygulanabilir.

 

GLOKOM TAKİP VE TEDAVİSİ

Göz tansiyonu olarak bilinen glokom, görme sinirinin ilerleyici hasarı ve görme alanının tedrici olarak daralması ile karakterize sinsi bir hastalıktır. Her yaşta olabileceği gibi kırk yaşından sonra daha sık görülür. İleri yaş, yüksek göz tansiyonu, ailede glokom öyküsü bulunması, miyopik ya da hipermetropik kırma kusurları, geçirilmiş göz yaralanmaları, kortizon kullanımı, diyabet ya da migren gibi diğer sağlık problemleri glokom gelişiminde suçlanan risk faktörleridir.

Glokomda görme sinirindeki hasarın oluşumunun ve ilerlemesinin önlenmesinde en önemli faktör erken tanı ve tedavidir. Tanı göz içi basıncının ölçülmesi, göz sinirinin oftalmoskopik muayenesi, gonyoskopi, oküler koherens tomografi ve bilgisayarlı görme alanı muayenesi ile konur.

Glokom tedavisinin amacı görsel fonksiyonların korunmasıdır. Glokomun gelişiminde yüksek göz içi basıncı en önemli ve müdahale edilebilen tek risk faktörüdür. Bu nedenle glokom tedavisinde temel amaç göz içi basıncını düşürmektir ve bu amaçla damla tedavisi ile takip, lazer ve cerrahi girişimler (trabekülektomi, minimal invazif girişimler) kliniğimizde uygulanmaktadır. Cerrahi girişimlerin içinde en sık uygulanan trabekülektomi ameliyatı olarak adlandırılan, göz içinden yeterince tahliye olamayan göz içi sıvının göz küresi dışındaki damarlara geçişini sağlamak için göz duvarına yeni bir kanalın oluşturulduğu ameliyattır. Çoğunlukla lokal anestezi, bazen de genel anestezi altında uygulanan bu cerrahi yöntem oldukça etkindir. Bu ameliyatı katarakt ameliyatı ile eş zamanlı gerçekleştirmek de mümkündür.

 Yapılan tedavilerle görme kaybı yavaşlatılır ve durdurulur. Ancak unutulmaması gereken tanı öncesinde glokoma bağlı kayıplar geri döndürülemez. Yapılan tedaviler görme kaybını yavaşlatır ve durdurur. Ancak unutulmaması gereken tedaviye kadar glokomdan kaynaklanan hasarın geri döndürülemeyecek olmasıdır. Bu nedenle erken tanı son derece önemlidir.

 

RETİNA HASTALIKLARI

 

-Diyabetik Retinopati ve Retinanın Diğer Damarsal Hastalıkları

Diyabete bağlı retina hasarı diyabetin süresi ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle diyabetik hastaların hiç bulgu yoksa yılda 1 kez göz dibi kontrollerini yaptırmaları ve gerektiğinde tedavi olmaları gerekir.  Kan şekerinin, kan yağlarının ve vücut tansiyonunun kontrolü, gerektiğinde insüline geçmek diyabetin göz bulgularının yavaşlamasını sağlar, ancak ortadan kaldırmaz. Hamilelik, yüksek tansiyon, böbrek hastalıkları ve ağır enfeksiyonlar diyabetik retina hastalığını arttırabilir. Bu durumlarda muayeneler sıklaştırılmalıdır.

Damarsal hastalıklara bağlı retina hasarı varlığında uygulanan göz içi ilaç enjeksiyonları, laser ışık koagülasyonu kliniğimizde başarıyla uygulanmaktadır.

Retina Yırtıkları ve Dekolmanı

Retina dekolmanı iç retina tabakalarının retina pigment epitelinden ayrılmasıyla gelişmektedir. En sık nedeni retina yırtıklarıdır. Yaşlanmayla, travma sonrası veya myopi gibi dejeneratif hastalıklar sonucunda gözün doğal merceği ile retina tabakası arasını dolduran vitreus adı verilen jel kıvamındaki sıvıda bozulmalar başlar, sıvılaşır ve vitreus retinaya yapışık olduğu yerlerden yavaş yavaş ayrılır. Bu ayrılma arka vitreus dekolmanı olarak adlandırılır. Vitreus dekolmanı retinası sağlam olan kişilerde çoğunlukla problemsiz olarak sonuçlanır. Bazı durumlarda ise bu ayrışma sırasında retina sıkı yapışık olduğu bir veya birkaç yerden yırtılır. Bu duruma retina yırtığı adı verilir. Bu yırtık yerinden sıvı vitreus retina katları arasına girmeye başlar ve ayırır. Bu duruma da retina dekolmanı denir.

 Hastalığın ilk bulguları ışık çakmaları, sinek uçuşmalarıyla birlikte kurum yağması şeklinde koyu renkli çok sayıda yukarıdan aşağı düşen noktalardır. Teşhis damlayla yapılan retina muayenesi ile konur.

Retina yırtıkları ve retina dekolmanı mümkün olan en kısa sürede tedavi edilmelidir. Tedavide lazer ve vitrektomi cerrahisi uygulanmaktadır.

-Sarı Nokta Hastalığı

75 yaş üstü popülasyonda en sık körlük nedeni olan sarı nokta hastalığının iki tipi vardır. Kuru tipte druzen adı verilen hücresel artıkların birikimi olurken daha hızlı ilerleyen yaş tipte retinanın arkasındaki damarsal tabakadan retinaya doğru anormal kan damarlarının gelişimi ve bu anormal damarların kan ve sıvı sızdırması söz konusudur. Makula keskin ve renkli görmeden sorumlu retina tabakasının ortasında bulunan küçük bir alandır. Bunun ortasındaki toplu iğne başı büyüklüğündeki bölgeye içerdiği özel pigment maddelerinden dolayı sarı nokta adı verilir. Sarı nokta hastalığı bu bölgeyi tutarak renklerde soluklaşma, yazıların bulanık ve düzgün olan çizgilerinin eğri olarak görülmesi, bakılan cismin ortasında bulanık bir alan veya karanlık bir leke görülmesi ile kendini gösterir. Sarı nokta hastalığı ilerlediğinde kişilerin görme alanlarının ortasında yoğun görme kayıpları oluşur. Bu durum kişilerin araba sürme, okuma gibi önemli faaliyetleri yapmalarına engel olur ve hayatları kısıtlanır. İleri yaşta, ailesinde ve yakın akrabalarında sarı nokta hastalığı olanlar, aşırı kilolu ve kan kolesterol düzeyi yüksek olan kişiler, sigara kullanıcıları, hipertansiyon gibi kalp damar hastalığı bulunanlar özellikle risk altındadır   

Kuru tip sarı nokta hastalığı için etkinliği gösterilmiş bir tedavi yöntemi henüz yoktur, ancak çeşitli vitamin, mineral takviyeleri ve lutein gibi bazı antioksidan özelliğe sahip olan ilaçlar kullanılmaktadır.

Yaş tip sarı nokta hastalığı erken safhada tespit edildiğinde görme mevcut seviyede korunabilir ve kayıpların ilerlemesi yavaşlatılabilir. Son yıllarda en çok uygulanan tedavi göz içine anti-VEGF (Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü) ilaç enjeksiyonlarıdır. Bu ilaçlar kanamalara ve sıvı birikimlerine yol açan yeni damar oluşumlarını engellemektedir.

 

Sarı nokta hastalığının tedavi ve takibi uzun solukludur. Söz konusu tedaviden iyi sonuç alabilmek için hastaların tedaviye uyum sağlaması ve kontrollerini aksatmaması azami derecede önemlidir.

                                                          

 

GÖZYAŞI KANAL TIKANIKLIKLARI

 

Doğumsal ve erişkin yaşamda gelişen gözyaşı kanal tıkanıklıkları sulanma, kızarıklık, yoğun çapaklanmanın yanında yaşam konforunu ciddi düzeyde bozabilir. Bebeklik döneminde masaj önerilir. Ancak 12-18. ayda kanal hala açılmamış ise probing denilen sondalama işlemi uygulanır. Genel anestezi altında yaklaşık 5-10 dakika süren işlemde gözyaşı kanalının üst ucundan bir sonda yardımı ile girilir ve alt uçtaki tıkanıklık açılır. Başarı şansı %90 dolaylarındadır. Ancak 2 yaşın üstünde başarı şansı azalır. Bu nedenle 2 yaş üstünde ve erişkin tıkanıklıklarda cerrahi olarak gözyaşı kesesi ile burun arasında yeni bir yol oluşturulur. Ameliyat cilt yoluyla ya da burun içinden gerçekleştirilebilir. Kliniğimizde yeni nesil multidiode lazer ile de gözyaşı kanalı ameliyatları yapılabilmektedir.

                                                         

 

ESTETİK GÖZ KAPAĞI CERRAHİSİ (BLEFAROPLASTİ)

Estetik göz kapağı cerrahisi(blefaroplasti) alt ve üst göz kapaklarındaki sarkmış yağ, kas ve deri dokusunun çıkarılması ve gerginleştirilmesi işlemidir. Bu şekilde fazla yağ toplanmasına bağlı torbalanmalar ve göz çevresi kırışıklıkları düzeltilir.

 İşlem lokal anestezi altında gerçekleştirilir, 1 hafta sonra dikişler alınır.

 

                                             

 

ŞAŞILIK VE ŞAŞILIK CERRAHİSİ

Şaşılık (göz kayması), gözlerin paralel duruşunun bozulmasıdır. İçe veya dışa, yukarı ve aşağı kayma olabilir.

Küçük yaşlarda var olan şaşılık tedavi edilmediğinde göz tembelliğine neden olur. Şaşılık her yaşta görülebilir. Şaşılığın sebepleri farklı olduğu için tedavi

yöntemleri nedene göre değişmektedir.Tedavide; gözlük, kapama tedavisi, botox uygulamaları, cerrahi ve ortoptik tedaviler uygulanabilir.


                                                      

 

Sağlıklı günler dileriz.

Bilgi ve Randevu İçin;

0 (312) 666 7 666